40,2605$% 0.13
46,7434€% 0.12
53,9764£% 0.26
4.321,42%0,57
10.219,48%-0,06
4784426฿%1.68037
 02:00
 02:00
 
                        
                    Özellikle AKP hükümetinin iktidara geldiği dönemden itibaren yürütülen politikalar, sağlık sisteminde ciddi yapısal değişimlere neden olmuştur. Bu değişimler, kamu kaynaklarının özel sektöre aktarılması, sağlık hizmetlerinin ticarileştirilmesi ve hastanelerin şirketleştirilmesi gibi sonuçlar doğurmuştur. Son yaşanan “yenidoğan bebeklerin SGK dolandırıcılığı” skandalı, bu sistemin geldiği noktayı ve sağlık sektöründeki denetim eksikliğini bir kez daha gözler önüne sermiştir. Bu olaylar, yalnızca birer bireysel yolsuzluk vakası değil; bilinçli bir şekilde uygulanan sağlık politikalarının yansımasıdır.
Sağlık Sisteminin Dönüşümü: Neoliberal Politikaların Etkisi
AKP’nin iktidara geldiği ilk yıllarda sağlık alanında yaptığı reformlar, çoğunlukla olumlu karşılanmış ve sağlık hizmetlerinin yaygınlaşması olarak sunulmuştur. Ancak bu reformların arkasında, Amerikan sağlık sisteminin benzeri olan, daha fazla özel hastane ve özelleştirilmiş sağlık hizmeti sunan bir modelin inşa edilmesi hedeflenmiştir. Özellikle kamu hastanelerinin şirketleştirilmesi ve sağlık sektöründe özel sektör yatırımlarının teşvik edilmesi, sağlık hizmetlerinin ticarileştirilmesini hızlandırmıştır. Bu durum, sağlık hizmetlerine erişimde büyük bir eşitsizlik yaratmış, SGK üzerinden devlet bütçesinin özel sektöre aktarılmasına neden olmuştur.
Türkiye’de sağlık sisteminin bu şekilde dönüştürülmesi, yalnızca sağlık hizmetlerinin daha kaliteli ve erişilebilir hale getirilmesi amacıyla değil, aynı zamanda özel sektörün güçlendirilmesi ve devletin sağlık harcamalarının azaltılması amacıyla uygulanmıştır. Ancak bu politika, tam aksine, kamu harcamalarının daha da artmasına neden olmuş, sağlık sektöründe ciddi yolsuzluklara zemin hazırlamıştır. Zira daha önce Amerika’da denenmiş ve batmış bir sistem bilerek daha da beter haliyle Türkiye’de uygulanmıştır.
Sosyal Güvenlik Dolandırıcılığı ve Sağlıkta Rant Düzeni
Son yaşanan yenidoğan bebeklerin yoğun bakım ünitelerinde tutulmasıyla ilgili skandal, sağlık sistemindeki bu çarpıklığın en somut örneklerinden biridir. Skandalın ortaya çıkışına göre, doktorlar, hemşireler ve acil çağrı merkezi çalışanlarından oluşan bir grup, yenidoğan bebekleri gereksiz yere yoğun bakıma alarak SGK’dan yüksek ücretler talep etmişlerdir. Her bebek için günlük 8.000 TL ücret alındığı belirtilmiştir, bu da sağlık hizmetlerinin birer ticari kazanç aracı haline getirildiğini göstermektedir .
Bu tür dolandırıcılıkların gerçekleşmesi, hükümetin bilinçli bir şekilde sağlık sektörünü denetimsiz bırakmasından kaynaklanmaktadır. AKP hükümetinin özel hastaneleri teşvik etmesi, sağlık sektöründeki ticarileşmeyi artırmış ve birçok hastanenin kazanç amacıyla etik olmayan yöntemlere başvurmasına neden olmuştur. Özellikle hükümetle yakın ilişkiler içinde olan özel hastane zincirlerinin bu sistemden kazanç sağladığı bilinmektedir.
Hukuki ve Sosyolojik Boyut: Bir Sistematik Çöküş
Bu tür vakaların hukuk sistemi içindeki karşılığı, toplumun adalet duygusunu derinden sarsmaktadır. Türkiye’de hukuk sisteminin giderek daha politikleşmesi ve hükümetin yargı üzerindeki etkisi, bu tür skandalların üzerine gidilmesini zorlaştırmaktadır. Hukukun olmadığı veya yeterince işlemediği bir ortamda, bu tür adaletsizliklerin artması kaçınılmazdır. Yenidoğan ölümleriyle ilgili bu son skandalda da görüldüğü gibi, sorumluların cezalandırılması konusunda yavaş ilerleyen süreçler ve olayın üstünün örtülme ihtimali, kamuoyunda ciddi bir güvensizlik yaratmaktadır .
Bu tür davranışlar, sosyolojik olarak toplumda adaletin varlığına olan inancı zedelemekte ve bireylerin devlet kurumlarına duyduğu güveni yok etmektedir.
Tarihsel ve Felsefi Analiz: Çürüyen Bir Sistem
AKP hükümetinin sağlık sektöründeki dönüşüm politikaları, aslında küresel neoliberal düzenin bir parçası olarak görülebilir. Devletin sosyal refah politikalarından çekilerek bireyleri piyasa dinamiklerine teslim etmesi, sağlık gibi insan yaşamı için hayati bir alanda bile ticari kazançların ön plana çıkmasına neden olmuştur. Bu yaklaşım, 20. yüzyılda Amerikan sağlık sistemi üzerinden ortaya çıkan sorunları çok daha derinleştirmiş ve Türkiye gibi sosyal dayanışma kültürü olan bir ülkede ciddi krizlere yol açmıştır.
Bu durumun psikolojik sonuçları da ağır olmuştur; özellikle hastane kapılarında çaresizce bekleyen ve bebeklerinin hayatları üzerine ticari pazarlıkların döndüğünü öğrenen aileler, bu adaletsizliğin kurbanları olarak uzun süreli travmalara maruz kalmaktadır. Bu tür olayların sıklıkla yaşandığı bir toplumda, bireylerin geleceğe olan inancı azalmakta ve toplumsal huzur ciddi bir tehdit altına girmektedir.
Sonuç: Sistemin Çöküşü ve Alternatif Arayışlar
Sonuç olarak, Türkiye’nin sağlık sistemi AKP hükümetinin neoliberal politikalarıyla ciddi bir dönüşüm geçirmiş ve bu dönüşüm, kamu sağlığına zarar veren, yolsuzluklara açık bir yapı ortaya çıkarmıştır. Bu sistemin devamlılığının sağlanması, ülkenin geleceği için ciddi bir tehdit oluşturmaktadır. Türkiye’nin CHP ve AKP gibi sistem partileri altında çürüdüğü ve bu çürümenin son örneğinin SGK dolandırıcılığı olduğu açıktır. Ülkede etkin bir hukukun sağlanması, sağlık sisteminde daha şeffaf ve denetlenebilir bir yapının kurulması, devletin sosyal sorumluluğunun yeniden ön plana çıkarılması gerekmektedir.
Bu yaşananlar, yalnızca bir sağlık skandalı değil; devletin sosyal sorumluluklarını terk ederek halkını piyasaya teslim etmesinin yarattığı sistematik bir çöküşün yansımasıdır. Toplumun bu çöküşe karşı daha fazla direnç göstermesi ve alternatif sağlık politikaları geliştirmesi elzemdir. Ancak bu şekilde toplumsal barış ve adalet yeniden tesis edilebilir.
Atatürk Devrimciliğinden Normalleşmiş Amerikan CHP’sine
Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün sağlık politikaları, dönemin koşullarında ve günümüzde dahi dünya çapında takdir toplamış ve modernleşme hareketinin en önemli unsurlarından biri olmuştur. Atatürk’ün çizdiği yol haritası, halk sağlığını esas alan, toplumun geneline eşit ve kaliteli sağlık hizmeti sunmayı amaçlayan, koruyucu hekimliği ön plana alan bir modeldi. Bu anlayış, hem sosyo-ekonomik kalkınmanın temel taşlarından biri olarak kabul edildi hem de toplumun sağlıkta refah düzeyini artırmaya yönelik bütüncül bir stratejinin parçasıydı. Ancak günümüzde, bu çizgiden sapılmış ve hem AKP’nin hem de artık “normalleşmiş” CHP’nin sözde politikaları, Türkiye’yi Amerika’nın neoliberal oyunlarına daha fazla maruz bırakan birer enstrüman haline gelmiştir.
Bu süreçte, sosyolojik anlamda kitlelerin bilinç düzeyi, güç ve çıkar ilişkileriyle şekillendirilen siyasi propaganda mekanizmalarıyla daraltılmıştır. İnsanların AKP ve CHP etrafında particilik yaparak ülkeye kurtuluş getireceğine dair inançları, aslında yalnızca hegemonik söylemin yeniden üretilmesine hizmet etmektedir. Psikolojik olarak kitlelerin aidiyet ve güven arayışı, bu yanılsamanın pekiştirilmesini sağlamakta ve gerçek sorunların üstü örtülmektedir. Onurlu bir mücadele verdiklerini sanan bu bilinçsiz topluluklar, aslında sistemin yeniden üretiminde bir araç olarak kullanılmaktadır. 100 milyona yaklaşan Türkiye nüfusu, bu çarpık düzenin bedelini acı çekerek ve öldürülerek öderken, on milyonluk küçük bir ulusun, içindeki hainlere rağmen, bilinçli ve organize bir şekilde nasıl büyük başarılar elde ettiğini düşünmek, tarihsel bir sorgulama ve uyanışın başlangıcı olmalıdır. Çünkü gerçek değişim, ancak sistem partilerinin ötesine geçerek, toplumun kendi iradesini ve hakikati yeniden keşfetmesiyle mümkündür.
 1
                                    Vom Revolutionär zum Steigbügelhalter: Die Führung der CHP
                                    231403 kez okundu
                                
                                    1
                                    Vom Revolutionär zum Steigbügelhalter: Die Führung der CHP
                                    231403 kez okundu
                                
                            
                         2
                                    Çürümüşlüğün Yüzölçümü “Türkiye’de Kültür Medya ve Siyaset”!
                                    159805 kez okundu
                                
                                    2
                                    Çürümüşlüğün Yüzölçümü “Türkiye’de Kültür Medya ve Siyaset”!
                                    159805 kez okundu
                                
                            
                         3
                                    Mahkemeden Emsal Karar: Kanser İlacı SGK Tarafından 6 Ay Boyunca Karşılanacak!
                                    27180 kez okundu
                                
                                    3
                                    Mahkemeden Emsal Karar: Kanser İlacı SGK Tarafından 6 Ay Boyunca Karşılanacak!
                                    27180 kez okundu
                                
                            
                         4
                                    Een Grote Oproep voor een Wereld Zonder Barrières: Het 15e Internationale Barrière Filmfestival
                                    5341 kez okundu
                                
                                    4
                                    Een Grote Oproep voor een Wereld Zonder Barrières: Het 15e Internationale Barrière Filmfestival
                                    5341 kez okundu
                                
                            
                         5
                                    Savaş ve Silahlanmaya Hayır! Barışa ve Uluslararası Dayanışmaya Evet!
                                    4452 kez okundu
                                
                                    5
                                    Savaş ve Silahlanmaya Hayır! Barışa ve Uluslararası Dayanışmaya Evet!
                                    4452 kez okundu