DOLAR

40,2605$% 0.13

EURO

46,7434% 0.12

STERLİN

53,9764£% 0.26

GRAM ALTIN

4.321,42%0,57

BİST100

10.219,48%-0,06

BİTCOİN

4784426฿%1.68037

İmsak Vakti a 02:00
İstanbul AÇIK 31°
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
a
  • 22/07/2025
  • Güncel
  • Dijital Çağda Güven Problemi ve Yabancılaşma: Kimlik, Kültür ve İnsani Değerler Üzerine İnceleme

Dijital Çağda Güven Problemi ve Yabancılaşma: Kimlik, Kültür ve İnsani Değerler Üzerine İnceleme

Dijital çağ, insan hayatının pek çok yönünü köklü bir biçimde dönüştürürken, güven problemi, kimlik arayışı ve yabancılaşma gibi meseleler giderek daha belirgin hale gelmiştir. Günümüz dünyasında teknoloji, özellikle de internet ve sosyal medya, bireylerin toplumsal etkileşim biçimlerini derinlemesine etkilemiş, insanlar arası güvenin yeniden yapılandırılmasına neden olmuştur. Aynı zamanda, bu süreç kimlik, kültür ve insani değerlere ilişkin algılarda değişim ve derin bir yabancılaşma yaratmıştır. Bu yazıda, sosyolojik, felsefi ve psikolojik yaklaşımlar ışığında dijital çağda güven sorunu, kimlik ve kültürel yabancılaşma konularını ele alacağız.

Dijital Dünyada Güven Problemi

Güven, insan ilişkilerinin temeli olarak toplumsal yaşamın en önemli unsurlarından biridir. Ancak dijital çağ, güvenin doğasını önemli ölçüde değiştirmiştir. İnternet ve sosyal medya, insanların birbiriyle anlık ve geniş çaplı etkileşim kurmasına olanak sağlarken, aynı zamanda bu etkileşimlerin yüzeysel ve geçici olmasına da neden olmuştur. Zygmunt Bauman’ın “akışkan modernlik” kavramı bu bağlamda önemli bir perspektif sunar. Bauman’a göre, modern toplumlar akışkan hale gelmiş, ilişkiler geçici ve belirsiz olmuştur. Sosyal medya üzerinden kurulan ilişkiler, yüz yüze ilişkilerin gerektirdiği derinlikten yoksun kalabilir, bu da bireylerin birbirine olan güvenini zayıflatır.

Bauman’ın bu görüşü, dijital çağdaki güven problemini anlamak açısından önemli bir çerçeve sunar. İnsanlar artık sosyal medya platformları, çevrimiçi forumlar ve dijital gruplar aracılığıyla kimliklerini sunmakta, ancak bu kimlikler çoğu zaman gerçek benliklerini tam anlamıyla yansıtamamaktadır. Erving Goffman‘ın “gündelik yaşamda benliğin sunumu” teorisi, bu durumu açıklamak için kullanılabilir. Goffman’a göre, bireyler toplumsal etkileşimlerde farklı “maskeler” takar. Dijital dünyada ise bu maskeler daha abartılı ve sık değiştirilen performanslara dönüşür. Sonuç olarak, dijital ortamda güvenmek daha zor hale gelir; insanlar, karşılarındakinin kimliğinin gerçek mi yoksa kurgusal mı olduğunu anlamakta zorlanır.

Kimlik ve Yabancılaşma

Dijital çağın getirdiği güven probleminin yanı sıra, kimlik kavramı da büyük bir dönüşüm geçirmektedir. Jean Baudrillard‘ın “simülasyon” ve “hipergerçeklik” kavramları, dijital dünyadaki kimlik inşasını anlamak için önemli bir çerçeve sunar. Baudrillard’a göre, dijital çağda gerçeklik ile kurgu arasındaki sınır bulanıklaşmış, insanlar hipergerçeklik içinde yaşamaya başlamıştır. Sosyal medya gibi platformlar, bireylerin kendilerini gerçek olmayan, idealize edilmiş bir şekilde sunmalarına olanak tanır. Bu da, bireylerin kendilerine yabancılaşmasına yol açar. Baudrillard’a göre, dijital dünyada kimlik, sürekli yeniden üretilen bir “simülakr” haline gelir ve bu süreç bireyin kendi özünden uzaklaşmasına neden olur.

Buna ek olarak, Karl Marx’ın yabancılaşma kavramı dijital çağda yeni bir anlam kazanmıştır. Marx, kapitalist üretim ilişkilerinde işçinin emeğinden ve ürettiği üründen yabancılaştığını savunur. Dijital dünyada bu yabancılaşma, sadece üretim süreciyle sınırlı kalmaz; bireyler, sosyal medya aracılığıyla kendilerine ve topluma karşı da yabancılaşırlar. Dijital platformlarda bireyler, sürekli olarak bir “performans” sergileme ve başkalarının beğenisine sunma baskısı altındadır. Bu, bireyin kendi kimliği üzerinde kontrolü kaybetmesine ve toplumun taleplerine uyum sağlama çabası içinde kendi öz benliğinden uzaklaşmasına yol açar.

Kültürel Yabancılaşma ve Dijital Kapitalizm

Kültür, bir toplumun kimliğinin ve değerlerinin temelini oluşturan en önemli unsurlardan biridir. Ancak dijital çağda kültür, metalaşmış ve ticarileşmiş bir yapıya dönüşmüştür. Theodor Adorno ve Max Horkheimer’ın “kültür endüstrisi” kavramı, bu durumu anlamak için önemli bir referans noktasıdır. Kültür endüstrisine göre, kapitalist toplumlarda kültürel ürünler de birer meta haline gelmiş, özgün ve yaratıcı ifadeler yerini ticarileşmiş ve tüketim odaklı ürünlere bırakmıştır. Dijital dünyada bu süreç daha da hızlanmış, kültürel değerler ve semboller hızla tüketilen dijital içeriklere dönüşmüştür.

Bu da bireylerin kendi kültürel köklerinden ve toplumsal aidiyetlerinden kopmasına yol açar. Örneğin, yerel kültürler, dijital platformlarda küresel tüketim kalıplarına uyum sağlama baskısıyla karşı karşıya kalır ve zamanla özgünlüklerini yitirebilirler. Kültürel yabancılaşma, bireylerin kendi toplumlarına ve geçmişlerine olan bağlarının zayıflamasına neden olur ve bu süreçte birey, dijital dünyanın homojenleşmiş kültürel yapısına entegre olur.

İnsani Değerler ve Dijital Dünyada Yabancılaşma

İnsani değerler, toplumsal yaşamın temelini oluşturan etik ve ahlaki ilkeler olarak, dijital dünyada büyük bir sınavdan geçmektedir. Dijital kapitalizmin hüküm sürdüğü bu çağda, insani değerler çoğu zaman tüketim, hız ve performans gibi kavramlarla yer değiştirmiştir. Bireyler, sosyal medya platformlarında sürekli olarak başarı, mutluluk ve mükemmeliyet arzularını sergilemeye teşvik edilir. Bu da Erich Fromm‘un “sahip olmak” ile “olmak” arasındaki farkı vurgulayan felsefesini akla getirir. Fromm’a göre modern toplum, bireyleri “sahip olma” yönünde şekillendirir ve insanı içsel değerlerinden uzaklaştırarak daha materyalist bir yaşama yöneltir. Dijital çağda da bu durum aynıdır; bireyler, maddi başarılar, tüketim ve dijital onay arayışı içinde insani değerlerinden uzaklaşır.

Ayrıca, Martin Heidegger’in “varoluş” kavramı dijital çağda bireylerin yaşadığı varoluşsal krizi anlamamıza yardımcı olabilir. Heidegger, modern insanın teknolojik dünyanın etkisiyle kendi varoluşundan uzaklaştığını ve “autentik” bir yaşam sürmekten uzaklaştığını ileri sürer. Dijital dünyada bireyler, sürekli olarak dijital platformların sunduğu yüzeysel ve hızlı etkileşimlerle meşgul olurken, derin bir varoluşsal tatminsizlik yaşar. Bu tatminsizlik, bireyin insani değerlerle olan bağlarını zayıflatır ve toplumsal hayatta derin bir anlam krizi yaratır.

Dijital Çağda Yabancılaşma ve Güvenin Geleceği

Dijital çağda güven sorunu, kimlik ve kültürel yabancılaşma, hem bireysel hem de toplumsal düzeyde derin bir kriz yaratmaktadır. Bireyler, dijital dünyada kendilerini ifade etmek ve toplumsal onay arayışına girmek için sürekli bir yarış içindedirler, bu da onların hem kendilerine hem de topluma yabancılaşmalarına neden olur. Sosyolojik, felsefi ve psikolojik perspektiflerden bakıldığında, dijital dünyadaki bu yabancılaşma süreci, modern bireyin toplumsal ilişkilerinde güveni yeniden tesis etmesini zorlaştırmaktadır.

Dijital çağda yabancılaşmanın aşılması, bireylerin kimliklerini daha otantik ve anlamlı bir şekilde inşa etmeleri, kültürel köklerine sadık kalmaları ve insani değerleri dijital platformlar dışında da yaşatmalarıyla mümkün olabilir. Bu ise dijital dünyanın sunduğu imkânların ötesine geçerek, derin toplumsal ilişkiler ve yüz yüze etkileşimler aracılığıyla güvenin yeniden inşa edilmesini gerektirir.

YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.

HIZLI YORUM YAP