DOLAR

40,2605$% 0.13

EURO

46,7434% 0.12

STERLİN

53,9764£% 0.26

GRAM ALTIN

4.321,42%0,57

BİST100

10.219,48%-0,06

BİTCOİN

4784426฿%1.68037

İmsak Vakti a 02:00
İstanbul AÇIK 31°
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
a

Cumhuriyetin İlanı ve CHP’nin Emperyal Dönüşümü Üzerine

28 Ekim 1923 akşamı, Mustafa Kemal Atatürk, “Yarın Cumhuriyet ilan edeceğiz” diyerek Türkiye’nin tarihine damga vuracak bir adım attı. Cumhuriyet’in ilanı, Osmanlı İmparatorluğu’nun monarşik yapısının sonunu ve halk egemenliğine dayalı bir yönetim anlayışının başlangıcını ifade ediyordu.

Bu yeni sistem, Atatürk’ün laiklik, milliyetçilik, halkçılık, devletçilik, devrimcilik ve cumhuriyetçilik ilkeleri doğrultusunda şekillendi ve Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) kurucu bir siyasi güç olarak bu yapının temel taşı oldu. Ancak, son yıllarda CHP’nin bu çizgiden saparak, Atatürk’ün kurduğu devrimci ve bağımsızlık yanlısı vizyon yerine, İsmet İnönü ve sonrasında Deniz Baykal ile birlikte daha Amerikan merkezli ve muhafazakâr bir çizgiye kaydığı iddiaları gündemde.

İnönü ve Baykal Dönemlerinde CHP: Amerikan Çıkarlarına Hizmet

İsmet İnönü’nün İkinci Dünya Savaşı sonrasındaki dış politikası, Türkiye’nin Batı Bloku’na yakınlaşmasına neden olmuş, özellikle de ABD’nin çıkarları doğrultusunda şekillenmiştir. İnönü’nün bu Amerikancı çizgisi, Soğuk Savaş döneminde Türkiye’nin NATO üyeliğine önayak olurken, ülkenin bağımsız politikalar üretme kapasitesini sınırlamıştır. İnönü’nün Cumhuriyet’in bağımsız ve halkçı ilkelerinden saparak, ABD’nin askeri ve siyasi çıkarlarına uyum gösteren bir politika izlemesi, bağımsızlık mücadelesi üzerine kurulu bir devlet için ciddi bir zafiyet olarak değerlendirilmiştir.

Deniz Baykal dönemiyle birlikte CHP’nin, Atatürk’ün ulusal bağımsızlık ve halkçı ilkelerinden daha fazla koparak, Amerika yanlısı bir çizgiye kaydığı sıkça eleştirilmektedir. Baykal’ın liderliği döneminde CHP, Atatürkçülük söylemiyle muhalefet yaparken, ABD çıkarlarına hizmet eden ve Batı’nın Türkiye üzerindeki etkisini arttıran politikaları desteklediği iddialarıyla karşılaşmıştır. Bu bağlamda, CHP’nin ulusal egemenlikten uzaklaşarak Amerikan çıkarlarına hizmet eden bir yapıya büründüğü eleştirisi, halkın gözünde partinin güvenilirliğini zedelemiştir.

“Sembolik Şiddet” ve Çürüme!

Fransız sosyolog Pierre Bourdieu’nün “sembolik şiddet” kavramı, CHP’nin toplumun duygusal hassasiyetlerini araçsallaştırarak Atatürkçülük söylemi üzerinden siyasi sermaye biriktirme çabasını anlamak için kullanışlı bir kavramdır. Bourdieu’ye göre sembolik şiddet, bir topluluğun kabul ettirdiği semboller ve değerler üzerinden toplumu kontrol altında tutma çabasıdır. Bu bağlamda, CHP’nin Atatürk ilkelerini muhafaza ettiğini iddia etmesine rağmen, Amerikancı çizgiye saparak topluma yabancılaşması, sembolik şiddet uyguladığı eleştirilerine sebep olmaktadır. Partinin, toplumsal duyguları manipüle ederek popülist bir söylem geliştirmesi, halkın duygusal bağlarını istismar etmekte ve bu bağlamda CHP’yi Atatürkçü bir parti olarak gören kesimlerde derin bir hayal kırıklığı yaratmaktadır.

“Özgürlükten Kaçış” ve Rüyalar!

Psikolog ve sosyal teorisyen Erich Fromm’un “Özgürlükten Kaçış” kavramı, CHP’nin değişen politikalarına eleştirel bir bakış açısı sunmaktadır. Fromm, modern toplumlarda bireylerin otoriteye boyun eğme ve bağımsız düşünceden kaçma eğilimi olduğunu ileri sürer. CHP’nin, İnönü ve Baykal dönemlerinde Atatürk’ün bağımsızlıkçı ruhundan koparak, Amerikan etkisi altında politika geliştirmesi, parti içindeki özgürlükten kaçış eğilimini yansıtmaktadır. CHP’nin Amerikan etkisine açık bir çizgiye kayması, bağımsız ve halkın yararına politika üretme kapasitesini sınırlandırmakta, dolayısıyla partiyi halkın iradesinden uzaklaştırmaktadır. Elbette bu sunumsal sığ retorik yaklaşım, Kemal Kılıçdaroğlu ve Özgür Özel tarafından da aynen devam ettirdir denilebilir. 

“İktidarın Mikro-fizikleri”

Michel Foucault’nun “iktidarın mikro-fizikleri” kavramı, CHP’nin muhalefet yaparken toplumsal duyarlılıkları kontrol etmek ve yönlendirmek için nasıl bir iktidar mekanizması kurduğunu anlamamıza yardımcı olabilir. Foucault, iktidarın yalnızca devlete veya büyük yapılara değil, toplumun tüm katmanlarına yayıldığını ve bireylerin düşüncelerini ve eylemlerini biçimlendiren bir güce sahip olduğunu belirtir. CHP, Atatürkçülük söylemini araçsallaştırarak toplumsal duyarlılıkları yönlendirmekte ve halkın algılarını yönetmek için sembolik bir iktidar alanı yaratmaktadır. Ancak, bu iktidar mekanizması, Atatürk’ün devrimci ve bağımsızlıkçı ilkelerine sadık kalmak yerine Amerikan etkisine teslim olduğunda, halk nezdinde güven kaybına neden olmaktadır. Foucault’nun perspektifinden bakıldığında, CHP’nin Atatürk ilkelerini sahiplenirken bir yandan Amerikan çıkarlarına uyum sağlama çabası, iktidarın bir manipülasyon aracı haline geldiğini göstermektedir. Daha doğru bir ifadeyle Amerikan iktidarının kuklası konumundaki sözde hükümet AKP ve sözde muhalefet CHP bize büyük bir kumpasın oyununu oynamaktadır. 

“Totalitarizmin Kökenleri”

Felsefeci ve siyaset bilimci Hannah Arendt’in “Totalitarizmin Kökenleri” adlı eseri, iktidarın ideolojik bir çerçevede toplumu homojenleştirme çabasına ışık tutar. Arendt, totalitarizmin, bireylerin özgürlüğünü sınırlayarak tekdüze bir ideolojiye boyun eğdirmesiyle mümkün olduğunu belirtir. İnönü ve Baykal dönemlerinde CHP, halk egemenliğini temel alan Atatürk ilkelerinden uzaklaşarak, ABD’nin çizdiği ideolojik çerçevede yer alan bir parti haline geldi. Bu durum, Arendt’in belirttiği “toplumu tek bir ideolojik hatta çekme” mekanizmasıyla örtüşmektedir. CHP’nin Amerikan çıkarlarına uyum sağlama çabası, partinin bağımsızlık ve özgürlük ideallerini terk etmesine neden olarak, demokratik bir tartışma ve eleştiri ortamının sınırlandığı bir siyasi yapı yaratmıştır.

“Sıvı Modernite”

Zygmunt Bauman’ın “sıvı modernite” kavramı, modern toplumların köklü bağlardan ve kalıcı yapılardan kopuşunu ifade eder. Bauman’a göre, günümüz dünyasında kurumlar, ideolojiler ve bireyler sürekli değişim ve dönüşüm halindedir. CHP’nin, Atatürk’ün sabit ilkelerinden ve bağımsızlık ilkesinden saparak Amerikan çıkarlarına hizmet eden bir yapıya bürünmesi, Bauman’ın sıvı modernite kavramıyla açıklanabilir. CHP, değişen siyasi konjonktür karşısında köklü ilkelerini terk ederek “sıvı” bir yapıya dönüşmüş, Atatürk’ün bağımsızlık ve halkçı çizgisinden uzaklaşarak, Amerikan çıkarlarına uyum sağlayan pragmatik bir yaklaşıma yönelmiştir.

Tek Yol Bilgi ve Bilinç

Atatürk’ün Cumhuriyet ile kurduğu yönetim anlayışı, özgürlüğü ve bağımsızlığı temel alan bir yapıydı. Ancak, İnönü ve Baykal dönemlerinde CHP’nin, Atatürkçülük söylemini sembolik bir araç haline getirerek ABD’nin bölgesel çıkarlarına hizmet eden bir yapıya bürünmesi, partiye olan güveni zedelemiş ve halkın gözünde partiyi bağımsız bir siyasi güç olmaktan uzaklaştırmıştır. Antonio Gramsci’nin “hegemonya” kavramı, CHP’nin toplum üzerindeki etkisini anlamamıza yardımcı olabilir. CHP, Atatürkçülüğü araçsallaştırarak toplumun düşüncelerini kontrol altında tutmaya çalışırken, kendi bağımsız ideolojik yapısını zayıflatmakta ve ABD’nin hegemonik etkisine açık hale gelmektedir.

Türkiye’nin geleceği için, CHP’nin, Atatürk ilkelerine sadık kalacak bağımsız bir siyaset anlayışını benimsemesi ve Amerikan etkisinden uzak bir muhalefet çizgisi geliştirmesi büyük önem taşımaktadır. Aksi takdirde, toplumsal duyarlılıkları manipüle eden bir siyasi çizgi, Türkiye’nin bağımsızlık ideallerine zarar vermekte ve halkın gözünde CHP’yi güvenilmez bir parti haline getirmektedir.

YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.

HIZLI YORUM YAP