DOLAR

40,2605$% 0.13

EURO

46,7434% 0.12

STERLİN

53,9764£% 0.26

GRAM ALTIN

4.321,42%0,57

BİST100

10.219,48%-0,06

BİTCOİN

4784426฿%1.68037

İmsak Vakti a 02:00
İstanbul AÇIK 31°
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
a

İnançtan Felsefeye Erdoğan Saltanatı ve Partici Cehalet!

Kamuda taşıt saltanatının yerden havaya yükselmesi, sadece ekonomik ve toplumsal açıdan değil, aynı zamanda ahlaki ve dini açıdan da ciddi soruları beraberinde getiriyor. Özellikle uçak ve helikopterlere yapılan yüksek kira harcamaları, halkın sırtından lüks bir yaşam sürdürme eleştirisini daha da güçlendiriyor.

Sözcü gazetesinden alınan rakamlara göre mevcut tablo, partilerin peşinden koşan geniş toplulukların cehaletinin sonucunu açıkça ortaya koymakta. Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından açıklanan verilere göre, 2018 yılında kara taşıtlarına 549 milyon lira, hava taşıtlarına ise 280 milyon lira harcanmıştı. 2019 yılında bu rakamlar kara taşıtları için 565 milyon lira, hava taşıtları için ise 286 milyon lira olarak gerçekleşti. 2020’de kara taşıtları için harcama neredeyse aynı seviyede kalarak 565 milyon lira olurken, hava araçlarına ödenen kira bedeli yüzde 42,7 artarak 408 milyon liraya çıktı. 2021’de ise kara taşıtlarına 552 milyon lira ödenirken, hava araçlarına yapılan kira ödemeleri 1,2 milyar lirayı aşarak kara araçlarını geçti. 2022 yılında hava taşıtlarına ödenen kira bedeli 2,8 milyar liraya, 2023’te ise 5,6 milyar liraya yükseldi. Bu yılın ilk 8 ayında ise kara taşıtları için 2,8 milyar lira, hava taşıtları için ise 3,5 milyar lira harcandı.

Kamuda taşıt saltanatının yerden havaya yükselmesi, sadece ekonomik ve toplumsal açıdan değil, aynı zamanda ahlaki ve dini açıdan da ciddi soruları beraberinde getiriyor. Özellikle uçak ve helikopterlere yapılan yüksek kira harcamaları, halkın sırtından lüks bir yaşam sürdürme eleştirisini daha da güçlendiriyor. İslamiyet, Hristiyanlık ve Musevilik gibi üç büyük dinin öğretileri, bu tür israfı ve kaynakların adaletsiz kullanımını şiddetle kınar.

İslamiyet’te İsraf ve Adalet Anlayışı:

İslam, mütevazı yaşamı, israftan kaçınmayı ve adaletli bir düzeni savunur. Kur’an’da, “Yiyin, için fakat israf etmeyin; çünkü Allah israf edenleri sevmez” (Araf 31) ayeti, Müslümanlar için rehber niteliğindedir. İslam’ın bu güçlü israf karşıtlığı, kamu kaynaklarının lüks tüketimle heba edilmesinin dinen haram olduğunu açıkça ortaya koyar. Halka ait zenginliklerin, toplumun refahı için kullanılmak yerine, lüks hava taşıtlarına harcanması, İslami öğretilere aykırı bir davranıştır. İslam’ın adalet anlayışı, bu türden harcamaların, yoksulların, yetimlerin ve toplumun ihtiyaç sahiplerinin haklarının gasp edilmesi anlamına geldiğini belirtir. 

Hristiyanlık’ta Gösterişsiz Yaşam ve Fakirlik Karşısındaki Sorumluluk:

Hristiyanlık’ta da zenginlik ve lüks içinde yaşamak eleştirilir. İsa’nın mütevazı yaşamı ve zenginlere karşı eleştirileri, Hristiyan etiğinde önemli bir yer tutar. Luka İncili’nde, “Bir kimsenin hayatı, malının çokluğu ile ölçülmez” (Luka 12:15) denir. Ayrıca, zenginliğin ve lüksün, Tanrı’nın hoşnut olmadığı bir yaşam tarzı olduğu açıkça vurgulanır. Kamusal kaynakların lüks hava taşıtlarına harcanması, Hristiyanlığın mütevazı ve sade yaşam idealiyle bağdaşmaz ve fakirlik içinde yaşayan insanlar karşısında duyarsızlık olarak değerlendirilir. Bu durum, sosyal adalet ve eşitlik ilkesini zedeleyen bir yaklaşım olarak görülür.

Musevilik’te Kaynakların Adil Paylaşımı:

Musevilik de, kaynakların adil bir şekilde kullanılmasını savunur. Tevrat’ta, “Kardeşine karşı eli açık ol” (Tesniye 15:11) ifadesi, zenginlerin ihtiyaç sahiplerine yardım etmesi gerektiğini vurgular. Bu öğretiye göre, zenginlik toplumun genel refahını sağlamalıdır. Dolayısıyla, kamusal kaynakların zenginleştirici değil, toplumun en zayıf üyelerine hizmet edecek şekilde kullanılması gereklidir. Uçak ve helikopterler için ödenen devasa kiralar, Museviliğin adil paylaşım ilkesiyle çelişir. Bu türden bir lüks, sadece maddi zenginlik değil, ahlaki yoksunluk olarak da değerlendirilebilir.

Felsefi Eleştiri:

Felsefi açıdan bakıldığında, bu türden bir israfın ahlaki meşruiyeti sorgulanabilir. Platon, adaleti toplumun en temel değeri olarak görmüştür ve yöneticilerin halkın iyiliği için çalışması gerektiğini savunmuştur. Platon’un “Devlet” adlı eserinde dile getirdiği “filozof krallar” kavramı, yöneticilerin bilgili ve erdemli olması gerektiğini, lüks içinde yaşamayı değil, adaletli ve ölçülü bir hayat sürdürmeyi önerir. Uçak ve helikopter gibi lüks taşıtlara yapılan harcamalar, bu felsefi bakış açısıyla da derin bir çelişki içindedir. 

Karl Marx ise sermayenin nasıl kullanıldığına dair eleştirilerinde, kapitalizmin yaratmış olduğu aşırı lüks ve gösterişçi yaşam tarzlarını hedef alır. Marx’a göre, kapitalist sistem, işçi sınıfının emeği üzerinden zengin sınıfların lüks tüketimini besler. Devletin halktan aldığı vergilerle lüks taşıtlar kiralaması, Marx’ın eleştirdiği bu sermaye birikiminin somut bir yansımasıdır. Bu harcamalar, emekçinin hakkının gasp edilmesi ve servetin adaletsizce yeniden dağıtılması anlamına gelir.

Jean-Jacques Rousseau da eşitsizlikler ve sosyal adaletsizlik konusunda güçlü görüşler ortaya koymuş bir filozoftur. Ona göre, insan doğası gereği eşit yaratılmıştır, ancak toplumdaki kurumlar bu eşitliği bozar. Devletin ve kamunun kaynaklarının lüks taşıtlara harcanması, Rousseau’nun “Toplum Sözleşmesi”nde ele aldığı gibi, toplumun genel iradesine aykırıdır. Yönetici sınıfın lüks içinde yaşarken halkın fakirlikle mücadele etmesi, Rousseau’nun eşitlik idealiyle ciddi bir çelişki oluşturur.

Sonuç olarak, gerek İslamiyet, Hristiyanlık ve Musevilik açısından, gerekse Platon, Marx ve Rousseau gibi filozofların bakış açısıyla değerlendirildiğinde, kamunun lüks taşıtlar üzerinden bir saltanat sürmesi ahlaki, dini ve felsefi açıdan kabul edilemez bir davranış olarak karşımıza çıkar. Bu saltanat, hem dinlerin adalet ve israf karşıtı öğretilerine, hem de felsefi olarak sosyal adalet ve eşitlik ilkelerine ters düşmektedir.

YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.

HIZLI YORUM YAP